Her nedense dinlediğimde uzak bir yerlere yolculuk yapma istediği uyandıran Yann Tiersen'le çoğu kez gökyüzüne uzanıp dokunacakmış gibi hissedersiniz. Sanki onun müziği içimizde özlem duyduğumuz pek çok şeyin melodiye dökülmüş hali gibidir.
Tiersen'i dinlemek;
Bir trende elinizden düşen kitapla uyanıp, pencerenizden hızla geçip giden manzarayı yakalamak gibi...
Bir trende elinizden düşen kitapla uyanıp, pencerenizden hızla geçip giden manzarayı yakalamak gibi...
Ya da yemyeşil çimenlerden aşağı doğru çılgınca koşarak avucunuzdakileri rüzgara bırakmak...
Ya da kendi etrafınızda delicesine dönmek, dönmek, dönmek ve o sarhoşlukla yorulup kendinizi olduğunuz yere bırakmak...
Ya da kendi etrafınızda delicesine dönmek, dönmek, dönmek ve o sarhoşlukla yorulup kendinizi olduğunuz yere bırakmak...
Ya da şiddetle yağan yağmurda etrafınızda tüm insanlar sağa sola koşuşturup dururken, yolun tam ortasında durup kafanızı gökyüzüne çevirip sakince ıslanmak...
Ya da yüksek bir tepeden aşağıya ayaklarınızı sarkıtmak...
Ya da sadece evinizin, odanızın küçük penceresinden dışarı avazınızın çıktığı kadar bağırmak, öyle çok bağırmak ki bu sizin son dakikalarınız bile olsa son kez sadece bağırmayı dilemek gibi...
Ya da..
Sınır zaten hiç olmadı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder